Rize’nin Madenleri Üzerine: Toprak, Emek ve Eşitlik Arasında Bir Hikâye
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size sadece yer altındaki madenlerden değil, insanın yüreğinde saklı kalmış bir adaletten bahsetmek istiyorum. Rize’nin yeşiliyle, yağmuruyla, çayıyla anılan topraklarının altında da bir başka gerçek yatıyor: madenler. Ancak bu madenlerin hikâyesi sadece jeolojik değil; toplumsal, duygusal ve hatta cinsiyetli bir hikâye.
Son yıllarda Rize’nin İkizdere, Çamlıhemşin ve Pazar gibi bölgelerinde taş ocağı, bakır, kurşun, çinko ve feldspat gibi maden arama çalışmaları yapılıyor. Kimine göre bu, ekonomik kalkınmanın bir yolu. Kimine göre ise doğaya, insana, emeğe dokunan bir yara. Peki biz bu tabloya nasıl bakıyoruz? Kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar… Bu madenlerin yankısını kalbimizde nasıl duyuyoruz?
Rize Topraklarının Derinlikleri: Sadece Maden Değil, Yaşamın Kaynağı
Rize’de çıkarılan başlıca madenler arasında bakır, çinko, kurşun, kireçtaşı ve feldspat yer alıyor. Bu madenler, özellikle enerji, inşaat ve sanayi sektörleri için önemli. Ancak Rize’nin coğrafyası narin; dağların arasındaki yeşillik, suyun berraklığı ve toprağın verimliliği, bölge insanının kimliğiyle iç içe geçmiş durumda.
Bir maden sahasının açılması, sadece bir ağaç kesimi ya da bir dağ yarığı değildir. Bu, kadınların tarlada topladığı çayın kalitesini, çocukların içtiği suyun temizliğini, yaşlıların gökyüzüne bakarken duyduğu huzuru da etkiler. Yani mesele sadece “maden” değildir; mesele “yaşam döngüsü”dür.
Kadınların Sesi: Empati, Toprak ve Direnç
Rize’de maden çalışmalarına en güçlü tepkilerden biri kadınlardan geldi. Özellikle İkizdere’deki taş ocağı protestolarında, çay tarlalarının arasında duran, ellerinde pankartlarla “toprak anamızdır” diyen kadınlar, sadece çevreyi değil; yaşamı savunuyorlardı.
Kadınların bu süreçteki duruşu, toplumsal cinsiyetin çevre mücadelesinde ne kadar belirleyici olduğunu gösterdi. Onlar için mesele, ekonomiden çok duygu; üretimden çok sürdürülebilirlikti. Bir kadın forumdaşımızın dediği gibi: “Biz doğayı sadece geçim kaynağı olarak görmeyiz, onunla yaşarız. O solursa biz de soluyoruz.”
Bu söz, aslında Rize’deki kadınların yaşam felsefesini özetliyor. Empati, kadınların doğayla kurduğu en güçlü bağ. Onlar için çevre, çocuklarının geleceği kadar kutsal.
Erkeklerin Bakışı: Çözüm, Strateji ve Gelecek Planı
Erkekler ise çoğunlukla meseleyi farklı bir pencereden görüyor. “Maden çıkarmazsak, gençler işsiz kalacak” diyen, “ülke ekonomisi kalkınmalı” argümanını öne süren erkekler, çözüm odaklı ve analitik bir yaklaşımla hareket ediyor. Bu yaklaşım yanlış değil; ama tek başına da yeterli değil.
Bir erkek forumdaşımız şöyle demişti: “Biz kalkınmayı doğaya rağmen değil, doğayla birlikte inşa etmeliyiz.” İşte tam bu noktada denge başlıyor. Erkeklerin stratejik düşüncesi, kadınların empatik sezgisiyle birleştiğinde ortaya gerçek bir sürdürülebilirlik vizyonu çıkıyor.
Maden politikalarını belirlerken, teknik hesaplamalar kadar toplumsal etkileri de düşünmek gerekiyor. Çünkü bir dağ kazıldığında, sadece taş değil; bir köyün hafızası da yerinden oynuyor.
Toplumsal Cinsiyet ve Çeşitlilik Perspektifinden Maden Gerçeği
Rize’deki maden tartışmaları, sadece çevre ve ekonomi ekseninde değil; toplumsal cinsiyet adaleti açısından da okunmalı. Kadınların karar alma süreçlerinden dışlandığı, seslerinin “duygusal tepkiler” olarak küçümsendiği bir ortamda, gerçek demokrasiye ulaşmak mümkün değil.
Madencilik faaliyetleri planlanırken, kadınların, yerel halkın, çevre aktivistlerinin ve gençlerin sürece dâhil edilmesi gerekiyor. Çünkü çeşitlilik, sadece doğada değil; toplumda da dayanıklılığın kaynağıdır. Her farklı ses, daha adil bir çözümün taşını oluşturur.
Toplumun her kesiminin temsil edildiği bir çevre politikası, Rize gibi hassas bölgelerde umut ışığı olabilir.
Sosyal Adaletin Derin Katmanları
Madenlerin yarattığı en büyük eşitsizliklerden biri, ekonomik kazançların belirli gruplarda toplanması ve çevresel yüklerin yerel halkın omzuna bırakılmasıdır. Bu, sosyal adaletin en temel ihlallerinden biridir.
Bir köydeki kadın, sabah çay toplarken soluduğu havanın tozla dolduğunu fark ediyor. Ama o madenden elde edilen gelir, çoğu zaman o köye geri dönmüyor. İşte bu, çevresel adaletin kırıldığı noktadır.
Adalet, sadece yasalarla değil; vicdanla da ölçülür. Eğer bir çocuk tertemiz bir dere yerine bulanık suyla büyüyorsa, orada bir madencilik değil, bir eşitsizlik vardır.
Forumdaşlara Bir Soru: Biz Ne İstiyoruz?
Rize’nin madenleri çıkarılmalı mı, çıkarılmamalı mı? Bu sorunun cevabı siyah ya da beyaz değil. Önemli olan, bu sürecin kimleri dinleyerek yürütüldüğü. Kadınları, gençleri, köylüleri, doğayı savunanları dinlemeden alınan her karar, eksik bir karardır.
Peki sizce kalkınma ile doğa arasında gerçek bir denge kurulabilir mi?
Bir maden sahası açıldığında, o toprağın sesine kim kulak veriyor?
Kadınların duygusal farkındalığı ile erkeklerin stratejik planlaması birleşse, sizce Rize nasıl bir gelecek çizebilir?
Hadi forumdaşlar, bu başlık altında birlikte düşünelim.
Belki de asıl maden, toprağın altında değil; insanın vicdanındadır.
Yeşil kalın, adil kalın, birbirimizi duymaktan vazgeçmeyelim…
Selam sevgili forumdaşlar,
Bugün size sadece yer altındaki madenlerden değil, insanın yüreğinde saklı kalmış bir adaletten bahsetmek istiyorum. Rize’nin yeşiliyle, yağmuruyla, çayıyla anılan topraklarının altında da bir başka gerçek yatıyor: madenler. Ancak bu madenlerin hikâyesi sadece jeolojik değil; toplumsal, duygusal ve hatta cinsiyetli bir hikâye.
Son yıllarda Rize’nin İkizdere, Çamlıhemşin ve Pazar gibi bölgelerinde taş ocağı, bakır, kurşun, çinko ve feldspat gibi maden arama çalışmaları yapılıyor. Kimine göre bu, ekonomik kalkınmanın bir yolu. Kimine göre ise doğaya, insana, emeğe dokunan bir yara. Peki biz bu tabloya nasıl bakıyoruz? Kadınlar, erkekler, gençler, yaşlılar… Bu madenlerin yankısını kalbimizde nasıl duyuyoruz?
Rize Topraklarının Derinlikleri: Sadece Maden Değil, Yaşamın Kaynağı
Rize’de çıkarılan başlıca madenler arasında bakır, çinko, kurşun, kireçtaşı ve feldspat yer alıyor. Bu madenler, özellikle enerji, inşaat ve sanayi sektörleri için önemli. Ancak Rize’nin coğrafyası narin; dağların arasındaki yeşillik, suyun berraklığı ve toprağın verimliliği, bölge insanının kimliğiyle iç içe geçmiş durumda.
Bir maden sahasının açılması, sadece bir ağaç kesimi ya da bir dağ yarığı değildir. Bu, kadınların tarlada topladığı çayın kalitesini, çocukların içtiği suyun temizliğini, yaşlıların gökyüzüne bakarken duyduğu huzuru da etkiler. Yani mesele sadece “maden” değildir; mesele “yaşam döngüsü”dür.
Kadınların Sesi: Empati, Toprak ve Direnç
Rize’de maden çalışmalarına en güçlü tepkilerden biri kadınlardan geldi. Özellikle İkizdere’deki taş ocağı protestolarında, çay tarlalarının arasında duran, ellerinde pankartlarla “toprak anamızdır” diyen kadınlar, sadece çevreyi değil; yaşamı savunuyorlardı.
Kadınların bu süreçteki duruşu, toplumsal cinsiyetin çevre mücadelesinde ne kadar belirleyici olduğunu gösterdi. Onlar için mesele, ekonomiden çok duygu; üretimden çok sürdürülebilirlikti. Bir kadın forumdaşımızın dediği gibi: “Biz doğayı sadece geçim kaynağı olarak görmeyiz, onunla yaşarız. O solursa biz de soluyoruz.”
Bu söz, aslında Rize’deki kadınların yaşam felsefesini özetliyor. Empati, kadınların doğayla kurduğu en güçlü bağ. Onlar için çevre, çocuklarının geleceği kadar kutsal.
Erkeklerin Bakışı: Çözüm, Strateji ve Gelecek Planı
Erkekler ise çoğunlukla meseleyi farklı bir pencereden görüyor. “Maden çıkarmazsak, gençler işsiz kalacak” diyen, “ülke ekonomisi kalkınmalı” argümanını öne süren erkekler, çözüm odaklı ve analitik bir yaklaşımla hareket ediyor. Bu yaklaşım yanlış değil; ama tek başına da yeterli değil.
Bir erkek forumdaşımız şöyle demişti: “Biz kalkınmayı doğaya rağmen değil, doğayla birlikte inşa etmeliyiz.” İşte tam bu noktada denge başlıyor. Erkeklerin stratejik düşüncesi, kadınların empatik sezgisiyle birleştiğinde ortaya gerçek bir sürdürülebilirlik vizyonu çıkıyor.
Maden politikalarını belirlerken, teknik hesaplamalar kadar toplumsal etkileri de düşünmek gerekiyor. Çünkü bir dağ kazıldığında, sadece taş değil; bir köyün hafızası da yerinden oynuyor.
Toplumsal Cinsiyet ve Çeşitlilik Perspektifinden Maden Gerçeği
Rize’deki maden tartışmaları, sadece çevre ve ekonomi ekseninde değil; toplumsal cinsiyet adaleti açısından da okunmalı. Kadınların karar alma süreçlerinden dışlandığı, seslerinin “duygusal tepkiler” olarak küçümsendiği bir ortamda, gerçek demokrasiye ulaşmak mümkün değil.
Madencilik faaliyetleri planlanırken, kadınların, yerel halkın, çevre aktivistlerinin ve gençlerin sürece dâhil edilmesi gerekiyor. Çünkü çeşitlilik, sadece doğada değil; toplumda da dayanıklılığın kaynağıdır. Her farklı ses, daha adil bir çözümün taşını oluşturur.
Toplumun her kesiminin temsil edildiği bir çevre politikası, Rize gibi hassas bölgelerde umut ışığı olabilir.
Sosyal Adaletin Derin Katmanları
Madenlerin yarattığı en büyük eşitsizliklerden biri, ekonomik kazançların belirli gruplarda toplanması ve çevresel yüklerin yerel halkın omzuna bırakılmasıdır. Bu, sosyal adaletin en temel ihlallerinden biridir.
Bir köydeki kadın, sabah çay toplarken soluduğu havanın tozla dolduğunu fark ediyor. Ama o madenden elde edilen gelir, çoğu zaman o köye geri dönmüyor. İşte bu, çevresel adaletin kırıldığı noktadır.
Adalet, sadece yasalarla değil; vicdanla da ölçülür. Eğer bir çocuk tertemiz bir dere yerine bulanık suyla büyüyorsa, orada bir madencilik değil, bir eşitsizlik vardır.
Forumdaşlara Bir Soru: Biz Ne İstiyoruz?
Rize’nin madenleri çıkarılmalı mı, çıkarılmamalı mı? Bu sorunun cevabı siyah ya da beyaz değil. Önemli olan, bu sürecin kimleri dinleyerek yürütüldüğü. Kadınları, gençleri, köylüleri, doğayı savunanları dinlemeden alınan her karar, eksik bir karardır.
Peki sizce kalkınma ile doğa arasında gerçek bir denge kurulabilir mi?
Bir maden sahası açıldığında, o toprağın sesine kim kulak veriyor?
Kadınların duygusal farkındalığı ile erkeklerin stratejik planlaması birleşse, sizce Rize nasıl bir gelecek çizebilir?
Hadi forumdaşlar, bu başlık altında birlikte düşünelim.
Belki de asıl maden, toprağın altında değil; insanın vicdanındadır.
Yeşil kalın, adil kalın, birbirimizi duymaktan vazgeçmeyelim…