Çalışma izni olmadan çalışan yabancı nereye şikayet edilir ?

Yamci

Global Mod
Global Mod
Yedeklik Dönemi: Bir Bekleyişin, Bir Umudun Hikâyesi

Merhaba sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle sadece bir bilgi değil, bir hayat kesiti paylaşmak istiyorum. Belki bazılarınız bu süreci yaşadı, belki de çevresinde yaşayan biri oldu. Konumuz “yedeklik dönemi kimlere verilir?” ama inanın bana, bu mesele sadece askerlikle ya da memuriyetle ilgili bir süreç değil — aynı zamanda beklemenin, sabrın, belirsizliğe rağmen umut etmenin hikâyesi.

Bir Sabah Gelen Mektup

O sabah Ayşe, kahvaltı masasını hazırlarken eşi Emre’nin yüzündeki dalgınlığı fark etti. Çaydan buhar yükseliyor, ama o bambaşka bir yerdeydi.

“Elinde bir mektup var, ne o?” diye sordu Ayşe.

Emre derin bir nefes aldı. “Askerlikten gelmiş,” dedi. “Yedeklik dönemine alınmışım.”

Ayşe önce anlamadı. “Yani hemen gitmiyorsun mu, gidecek misin?”

Emre omuz silkti. “Aslında bu, gitmekle gitmemek arasında bir hâl. Ne tam askerim, ne tam özgürüm. Gerektiğinde çağırılacakmışım.”

O an mutfakta sessiz bir rüzgâr esti. Çünkü bu sadece bir idari karar değildi; bir bekleyiş döneminin başlangıcıydı.

Kadınca Kaygı, Erkekçe Kabullenme

Ayşe o günden sonra her sabah aynı soruyla uyanıyordu:

“Acaba bugün çağıracaklar mı?”

Bir yandan eşinin yanında olmasını istiyor, bir yandan da devletin bir çağrısıyla her şeyin değişebileceğini biliyordu.

Emre ise duruma stratejik bir gözle bakmaya çalışıyordu. “Yedeklik demek, ihtiyaç duyulursa göreve çağrılmak demek,” diyordu. “Bu aslında devletin güvenlik sisteminin bir parçası. Herkesin yeri geldiğinde katkı sunması gerekiyor.”

Ama Ayşe için mesele daha insaniydi.

O, bu süreci duygularla, belirsizlikle ve sevgiyle yaşıyordu.

“Her an çağrılacak olma fikri,” diyordu, “birinin gölgesi gibi hep bizimle.”

Erkeklerin çözüm odaklı ve soğukkanlı tutumu ile kadınların duygusal derinliği bazen çatışır, ama bazen de birbirini tamamlar. Bu evde de öyle oldu. Emre akşamları belgeleri, prosedürleri, mevzuatı okurken; Ayşe dua ediyor, içinden sabır diliyordu.

Yedeklik Ne Anlama Geliyor?

Birçok kişi için “yedeklik dönemi” belirsiz bir kavram.

Aslında, bu dönem askerlik yükümlülüğü tamamlanan ama olağanüstü hâllerde, ihtiyaç duyulursa yeniden göreve çağrılabilecek kişilere verilen statüdür.

Kısacası, kişi görevini yapmıştır, ama tamamen sistem dışına da çıkmamıştır.

Bazıları için bir güvenlik unsuru, bazıları içinse “bitmeyen bir görev hissi”dir.

Emre bunu bir sorumluluk olarak görüyordu:

“Bu ülke bizi yetiştirdi, ihtiyaç olursa yine gideriz,” diyordu.

Ayşe ise başka bir pencereden bakıyordu:

“Biliyorum, vatan sevgisi büyük bir şey… ama ya biz? Biz de senin bekleyişinde görevdeyiz.”

İşte o cümle, yedeklik döneminin bir başka yüzünü anlatıyordu. Çünkü bu süreç sadece erkekler için değil, arkalarında bekleyen kadınlar, anneler, çocuklar için de bir sabır sınavıydı.

Birlikte Beklemenin Gücü

Günler geçtikçe Ayşe ve Emre bu bekleyişin içinde bir denge kurmayı öğrendi.

Emre planlıydı. “Çağrı gelirse hazırlık listem belli,” diyordu. “Ne yapacağımızı biliyoruz.”

Ayşe ise duygusal anlamda dayanıklılığı öğretti ona. “Bazı bekleyişler de görevdir,” diyordu. “Bazen gitmek değil, sabırla kalmak gerekir.”

Bir akşam televizyon başında otururlarken Ayşe birden gülümsedi:

“Biliyor musun, yedeklik bana bir şey öğretti,” dedi.

“Nedir o?” diye sordu Emre.

“Hayat da biraz böyle. Bazen çağrılırsın, bazen bekletilirsin. Ama önemli olan, her an hazır olmak, umutla kalmak.”

Emre bu söze bir süre sessiz kaldı, sonra elini eşinin eline koydu.

“Senin bu sözlerin, bana tüm eğitimlerden daha çok şey öğretiyor,” dedi.

Kadınların Empatisi, Erkeklerin Stratejisi

Ayşe, bekleyişi kalbiyle yönetiyordu.

Her sabah pencerenin önünde, “Bugün de evdesin, şükür,” diyordu.

Emre ise her sabah yeni bir plan yapıyordu: “Bugün evdeyim ama verimli olacağım.”

Kadınların duygusal yönü, erkeklerin stratejik bakışıyla birleşince ortaya denge çıktı.

Ayşe hissetti, Emre düşündü.

Ayşe dua etti, Emre hazırlık yaptı.

Ve ikisi birlikte, yedekliğin aslında “birlikte dayanma sanatı” olduğunu anladılar.

Forumdaşlara Sorular

- Sizce yedeklik dönemi sadece görev bilinci midir, yoksa aynı zamanda bir sabır eğitimi midir?

- Bu süreçte bekleyen kadınların, ailelerin duygusal yükü sizce yeterince fark ediliyor mu?

- Erkeklerin stratejik yaklaşımı ile kadınların empatik desteği birleştiğinde, bu tür dönemler nasıl daha sağlıklı yaşanabilir?

- Siz hiç bir “bekleyiş dönemi” yaşadınız mı? O süreçte size en çok ne güç verdi?

Son Söz: Bekleyiş de Bir Görevdir

Ayşe hâlâ o sabah mektubun geldiği anı unutamıyor.

Ama artık o mektup korkunun değil, sabırla olgunlaşmış bir sevginin sembolü.

Yedeklik dönemi sadece askerî bir statü değil; hayatın her alanında bir metafor.

Bazı insanlar cephede savaşır, bazıları bekleyerek direnir.

Emre belki bir gün çağrılacak, belki hiç çağrılmayacak. Ama artık biliyorlar ki, o mektup sadece onun değil, birlikte sınanan iki yüreğin hikâyesi.

Ve belki de asıl görev, her sabah birbirine dönüp, “Bugün de yan yanayız,” diyebilmektir.

Sevgili forumdaşlar, sizce “yedeklik” sadece devletin bir tanımı mı, yoksa hayatın bize sabrı öğretme biçimi mi?

Belki de hepimiz bir şekilde yedekteyiz — doğru zaman gelince, içimizdeki gücü gösterebilmek için…