Bilirkişi Nedir Tdk ?

Emir

New member
Bilirkişi Nedir? TDK Tanımı Üzerinden Küresel ve Yerel Bir Bakış

Selam forumdaşlar,

Bugün biraz hem akademik hem de kültürel bir kavramın derinliklerine dalalım istedim: bilirkişi. Hepimizin adını duyduğu ama tam anlamını nadiren düşündüğü bu kelime, aslında sadece mahkeme salonlarında değil, hayatın her alanında karşımıza çıkan bir fikir: “konuya hâkim, güvenilen kişi.”

Ben konulara tek pencereden değil, birkaç açıdan bakmayı seven biriyim. O yüzden bu kavrama hem Türk Dil Kurumu’nun tanımıyla, hem de dünyanın farklı kültürlerinde nasıl anlaşıldığıyla bakalım. Biraz hukuk, biraz sosyoloji, biraz da kültür… Hepsi harman olsun, sonra siz de kendi düşüncelerinizi ekleyin, forumda güzel bir tartışma çıksın.

---

TDK’ya Göre Bilirkişi Nedir?

Türk Dil Kurumu, “bilirkişi”yi şöyle tanımlıyor:

> “Bir işin, konunun uzmanı olan ve mahkemelerce teknik veya özel bilgi gerektiren konularda görüşüne başvurulan kimse.”

Yani bilirkişi, sadece bilgili kişi değil, aynı zamanda tarafsız, güvenilir ve yargı sürecine katkı sunan bir uzmandır.

Bu tanımda iki önemli kelime öne çıkıyor: uzmanlık ve tarafsızlık. Çünkü bilirkişi olmak, sadece “bilen” olmak değil, “adil biçimde değerlendiren” olmayı da gerektirir.

Peki bu tanım sadece hukuki bir bağlama mı ait? Yoksa gündelik yaşamda da bilirkişilerimiz yok mu? Düşünsenize, bir telefon bozulduğunda ilk kime danışıyoruz? Teknolojiden anlayan o arkadaşa. Bir hastalık belirtisi gördüğümüzde ne yapıyoruz? “Doktor tanıdığım var” diyerek güvenilir bir kaynağa yöneliyoruz.

Yani aslında hayatın her alanında “gayriresmî bilirkişiler” yaratıyoruz.

---

Küresel Perspektif: Uzmanlık Kültürünün Evrensel Boyutu

Küresel ölçekte “expert” ya da “specialist” kavramı, modern toplumların temel direklerinden biri haline geldi.

Batı toplumlarında bilirkişilik sistemi, bireysel bilgiye duyulan saygı üzerine kuruludur. Bir kişi bir konuda yeterli eğitime, deneyime ve belgeye sahipse, o konuda “otorite” kabul edilir. Özellikle ABD ve Avrupa’da bilirkişilik sistemi sadece hukukta değil, medya, politika ve ekonomi gibi alanlarda da etkili.

Fakat burada dikkat çeken nokta şu: Batı kültüründe uzman, bireysel başarı ve rasyonel çözüm üretme kapasitesiyle tanımlanır. Bu yüzden erkeklerin bu alanlarda öne çıktığı görülür; çünkü tarihsel olarak “analitik düşünme” ve “pratik sonuç odaklılık” erkeklikle özdeşleştirilmiştir.

Kadın uzmanlar ise özellikle sosyal bilimlerde, psikolojide ve iletişim alanlarında öne çıkar. Çünkü bu alanlar, toplumsal ilişkiler, empati ve kültürel bağları anlamayı gerektirir — yani kadınların tarihsel olarak daha çok teşvik edildiği yönlerdir.

Ama dikkat edin, bu bir doğa yasası değil; kültürün biçimlendirdiği bir eğilim. Bu yüzden modern çağda, özellikle dijitalleşme ile birlikte, bilgi artık cinsiyet sınırlarını aşan bir güç haline geldi.

---

Yerel Perspektif: Türkiye’de Bilirkişiye Duyulan Güven

Bizde “bilirkişi” kavramı sadece mahkemelerde değil, toplumsal hiyerarşilerde de sıkça karşımıza çıkar.

Bir işin içinden çıkamayınca “bir bilen gelsin” deriz. Bu, bizim kültürümüzde bilgiye değil, bilene güven duymanın göstergesidir. Yani biz bilgiyi değil, bilgiyi taşıyan kişiyi kutsallaştırırız.

Türk toplumunda bilirkişilik, sadece bilgiyle değil, yaşla, deneyimle ve statüyle de ölçülür. Örneğin, yaşça büyük birinin sözü daha “bilirkişi sözü” sayılır. Bu da toplumsal saygı ve otorite kavramlarının bilgiyle nasıl iç içe geçtiğini gösterir.

Ancak bu durum bazen sorun da yaratır: Gerçek uzmanlık yerine, “ben bu işi yıllardır yapıyorum” diyenlerin görüşü ön plana çıkabilir. Böylece akademik bilgi ile halk bilgisi arasındaki denge bozulur.

Sizce forumdaşlar, bu “yaş ve deneyim bilirkişiliği” hâlâ geçerli mi, yoksa artık herkes kendi bilgisine mi güveniyor?

---

Kültürlerarası Farklar: Kimin Sözü Bilirkişi Sözü?

Asya kültürlerinde bilirkişilik daha çok kolektif bilgelik anlayışıyla bağlantılıdır. Japonya’da örneğin, bir uzman sadece bilgi sahibi değil, toplumsal uyum sağlayan biridir. Yani onun sözü, grubun çıkarını koruduğu sürece değerlidir.

Batı’da ise tersi bir durum vardır: Birey, grubun üstünde yer alır; önemli olan doğruyu söylemek, gerekirse çoğunluğa karşı çıkmaktır.

Bu iki yaklaşım, bilirkişiliğin sadece “bilmek” değil, “nasıl bildiğini göstermek”le de ilgili olduğunu anlatıyor.

Türkiye gibi kültürel geçiş bölgelerinde ise bu iki eğilim iç içe geçmiştir: Biz hem “bilenin sözüne” inanırız, hem de “uzmanın sertifikasına” değer veririz. Bu ikili yapı bazen kafa karıştırıcı olabilir ama aynı zamanda kültürel zenginliğin de bir göstergesidir.

---

Kadın ve Erkek Perspektifleri: Bilirkişilikte Farklı Güçler

Modern toplumlarda erkekler, genellikle bireysel başarıya ve sonuç odaklı düşünmeye yönlendirilmiştir. Bu da onları mühendislik, finans, hukuk gibi teknik bilirkişilik alanlarında daha görünür kılar.

Kadınlar ise sosyal ilişkiler, kültürel dinamikler ve empatik anlayışta derinleşme eğilimindedir. Bu yüzden aile danışmanlığı, eğitim, iletişim ve psikoloji gibi alanlarda kadın bilirkişiler öne çıkar.

Buradaki mesele, birinin diğerinden üstün olması değil; her iki yaklaşımın da insan bilgisinin tamamlayıcı parçaları olmasıdır. Erkek aklı pratik çözümler üretir; kadın sezgisi bu çözümleri toplumsal gerçeklikle bağdaştırır.

Bir mahkemede teknik raporu hazırlayan mühendis kadar, o raporun insan üzerindeki etkisini anlatan psikolog da “bilirkişi”dir. İkisi bir araya geldiğinde adalet tam anlamıyla sağlanabilir.

---

Sonuç: Bilirkişi Olmak, Bilgiyi Sorumlulukla Taşımaktır

TDK tanımı bize “bilirkişi”nin teknik bir rolünü hatırlatsa da, aslında bu kavramın ahlaki ve toplumsal boyutu da vardır.

Gerçek bilirkişi, yalnızca bilgi sahibi değil; o bilgiyi adil, objektif ve insan yararına kullanan kişidir.

Küresel dünyada bilgiye erişim kolaylaştıkça, “bilirkişi” olmanın ölçüsü artık sadece diploma değil, etik tutum ve güvenilirlik haline gelmiştir.

Belki de bu kavramın özü şudur:

“Bilmek yetmez, bildiğini paylaşmak da bir sorumluluktur.”

---

Peki siz ne düşünüyorsunuz forumdaşlar?

Sizce bilirkişi gerçekten sadece uzman mıdır, yoksa toplumun vicdanını da temsil eder mi?

Kendi hayatınızda “bilirkişi” olarak gördüğünüz kişiler kimler — ve neden onlara bu kadar güveniyorsunuz?